Monthly Archives :

Haziran 2020

Ertele-me

626 417 Elgiz Henden

Yarın bugünden hep bir dün daha ileridedir.

Bitirmeyi düşünmekten başlamaya…

DePaul Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Joseph Ferrari, “Herkes erteleyebilir, ancak herkes erteleyici değildir” diyor. Bu konudaki çağdaş araştırmaların öncülerinden olan Prof. J. Ferrari, insanların yüzde 20’sinin kronik erteleyici olduğunu  ve ertelemenin zaman yönetmekle ilgili olmadığını, kronik erteleme alışkanlığı olan birine “hadi sadece yap” demenin klinik olarak depresyonda olan birine “hadi neşelen” demekten farklı olmadığını söylüyor.

Erteleme bireyin yapma kapasitesine sahip olduğu ve yapmaya önceden karar verdiği herhangi bir işi akılcı bir gerekçeye bağlamadan başka bir zamana bırakmasıdır. Burada iki konuya özellikle dikkat çekmek isterim. Kişinin ertelediği şeyi yapabilme kapasitesinin olduğuna ve önceden bir karar verdiğini. Ertelemek aslında bir seçim yapmaktır. İçinde bulunduğunuz durum, yer, zaman ve değer ilişkisi içinde hangisini önce yapacağınız konusunda bir seçim yapmaktır. Böyle baktığımızda negatif bir anlamı var gibi görünen erteleme, seçim yapma ile eşleştiğinde negatif anlamından uzaklaşıyor.

Erteleme, önceliği daha az olan bir işi önceliği daha fazla olanın önüne koymayı  seçmektir. İster kronik erteleyici olun, ister erteleme eğilimi olan biri olun, isterseniz de arada sırada erteleyen biri olarak neleri erteliyoruz derseniz işte bir liste: Spor yapmayı, sağlıklı beslenmeyi, seyahat etmeyi, doktora gitmeyi, doktor randevusu  almayı, evi toplamayı, ütü yapmayı, çalışma masasının üstünü temizlemeyi, telefonunuzdaki gereksiz isimleri silmeyi, bilgisayarın içini temizlemeyi, uzun zamandır aramadığınız kişiyi aramayı, faturaları ödemeyi, bütçe planı yapmayı, açılmamış zarfları açmayı, ders çalışmayı, ödev yapmayı, kitap okumayı, tasarruf etmeyi, giymediğiniz kıyafetleri ayırmayı, dolapları  düzenlemeyi…

Bunları daha da çoğaltabiliriz. Çoğaltmak yerine gruplarsak şunu görürüz:

  1. İş/akademik erteleme,
  2. Günlük rutin işleri erteleme,
  3. Karar vermeyi erteleme
  4. Hem karar vermeyi, hem yapmayı  ertelemek.

Peki ertelediklerimizi neden erteliyoruz derseniz, yine araştırmalar bize bunun için altı neden olduğunu gösteriyor. Bunlar mükemmeliyetçilik, hayalperestlik, endişe/kaygı, kriz yaratan, savunmacı ve memnun eden nedenler.

Mükemmeliyetçilik nedeniyle erteleyenler için bir göreve başlamak ya da bitirmek zordur. Çünkü mükemmelden daha az bir şey yapmak istemezler, olacaksa mükemmel olmalıdır. Onlardan en çok duyduğunuz cümle:  “Ama mükemmel değil.”

Hayaperestler için ise bir işi yapmak için ortalık çok sakin olmalı. Önlerinde hiçbir engel olmamalı. Gidip yapmak yerine, “bana gelsin öyle yaparım“ anlayışı vardır. Ayakları yere basan çözümlerden, düşüncelerden rahatız olurlar. Onlardan en çok duyduğunuz cümle: “Ama hiçbir şeyin beni engellemesine izin vermeden bitirmek istiyorum.”

Endişeliler ise hayatta bilinmeyenlerle ilgilidir. “Eğer olursa ne olacak” hakkında endişelenerek yaşarlar. Zorluklarla baş etme konusunda kendi yeteneklerini küçümser, sorunları ise büyütürler. Onlar için rahatlık bölgesini terk etmek çok zordur. Onlardan en çok duyduğunuz cümle: “Ama bir değişiklik yapmaktan korkuyorum .”
Kriz yaratanlar son dakikacıdır. Son dakikada yaptıkları ile kendilerini kahraman ilan ederler. İşler her zaman istedikleri gibi gitmediğinde kriz yaratırlar. Onlardan en çok duyduğunuz cümle: “Ama son dakikaya kadar motive olamıyorum.”

Savunmacılar açıkçası isyankar, pasif agresif veya ikisinin birleşimidirler. Otoriteye meydan okurlar. Bir şeyi zamanında yapmayı dayatmacı olarak görür, bundan hoşlanmazlar. Onlardan en çok duyduğunuz cümle: Ama neden bunu yapmak zorundayım.”

Memnun etme eğilimde olanlar ise Önceliklendirme de sorun yaşarlar. İnsanları memnun etme arzusundan dolayı, onlara “hayır” demekte güçlük çekerler. Tükenmişlik sendromu için oldukça iyi adaydırlar. Onlardan en çok duyduğunuz cümle: “Ama yapacak çok işim var.”
Siz hangi türden erteleyicisiniz? Unutmayın yarın hep bir gün daha ileride olacaktır.

Yarın değil, BUGÜN.

Sonra değil, ŞİMDİ.

Bir ara değil, HEMEN.

Mükemmel Değilim Ama Yeterince İyiyim… Yapabilirim!

626 417 Elgiz Henden

Her şeyin doğrusunu o biliyor, hatta bazen bu bilmişliği ukalalık seviyesine bile varabiliyor. Her konuda bir fikri var. Şöyle bir giyinip, kuşanıp saçları da jöleledi mi, havasından geçilmiyor. Sanki dünya onun çevresinde dönüyor. Kendine güveni tam… mı acaba? Ergen çocuğunuz kendisine böyle bir imaj yaratmış, kendinden emin bir görüntü sergiliyor olabilir. Halbuki iç dünyasında ürkek, yapabilir miyim endişesi taşıyan, yenilikleri denemeye korkan, değişime direnen bir yapısı olabilir. Ve belki bu ukalalığa varan öz güvenli tavrı, onun “ben de bir birey olarak varım. Beni dikkate alın” demeye çalışmasıdır. Kendine güven herkes için önemlidir, ergen için daha da önemlidir. Çünkü öz güveni yüksek bir ergen daha başarılı, daha çok arkadaşı olan, kendi yaşamını daha iyi kontrol edebilen ergendir.

E peki gerçekten öz güveni yüksek mi, yoksa bu tavırları bir maske mi diyebilirsiniz. Bunun cevabını onu gözlemleyerek ve en önemlisi anne-babası olarak sizin ona davranışlarınızı değerlendirerek verebilecek olan sizlersiniz.

Nasıl mı? Önce öz güvenin tanımını yaparak başlayalım; öz güven kişinin yeterli olduğuna inanması, yapabileceği konusunda kendine güvenmesidir. Doğrusu tabii ki, hissettiğimizin ve yansıttığımızın dengede olmasıdır. Geçtiğimiz haftalarda öz saygı ve öz anlayıştan bahsetmiştim. Bu farklı ama bir o kadar da birbirine yakın, birbirini destekleyen kavramları anlatırken de söylemiştim: Ergenler başkalarının onları nasıl değerlendirdiğini çok önemser. Ama daha da önemlisi, başkalarının onu nasıl gördüğüne ilişkin kendi algılarıdır. Karşılarındaki kişinin tutumundan, kendilerine ilişkin algısını anlamaya çalışırlar. Onlara güvendiklerini gösteren, sorumluluk veren ve başarılarıyla övünen aileler, okul ve arkadaşlar gençlerin kendilerine güvenlerini arttırır. Bu da onun hedefleri doğrultusunda yol alma kapasitesini geliştirecek, harekete geçme için motivasyon ve arzu duymasını sağlayacaktır.

Aslında yapılması gereken temelde hep aynı…

Kendisini nasıl gördüğünü fark etmesine yardımcı olun

Kendimiz hakkında hepimizin inançları var. Kimimiz “Ben çok sakarım” der, kimisi “son dakikacı” olduğuna inanır. Çocuğunuz da “Matematikte kötü”, “öğretmen bana taktı”, “ne kadar çalışırsam çalışayım fizikten anlamıyorum”, “boyum çok kısa” gibi inançlara sahip olabilir. Ayrıca bu dönem onun dış görünüşüyle en uğraştığı dönem. İlerideki hayatını da şekillendirecek hem dış görünüşüyle hem de kişiliği ile ilgili bu inanç kalıplarının ne kadar erken farkına varır, onları ne kadar erken dönüştürebilirse o kadar iyi. Anne-baba olarak size düşen, bunları fark etmesine yardımcı olup, aksinin de mümkün olduğuna ikna edecek örnekler göstermek. Onları objektif olarak değerlendirip güçlü yönlerini ortaya çıkarabilecekleri fırsatlar sunmak, memnuniyet duymadıkları yönleriyle ilgili
çözüm yolları önererek destek sağlamak güven duygusunu olumlu yönde etkileyecektir.

Fırsat ve sorumluluk verin

Yeni şeyler denemesine, yanlış yapmasına, bu yanlışlardan öğrenmesine fırsat verin. Koruyucu olmayı abartmayın. “Yapabileceğine” inanması ancak deneyerek, yanılarak, çaba göstererek öğrenebileceği bir şey. Suya girmeden yüzme öğrenilebilir mi?

Çabasını övün, eleştiride ölçüyü kaçırmayın

Başarılarını gördüğünüzü belli edin, her türlü çabasını takdir edin. Bu, eleştirmeyeceksiniz anlamına gelmiyor. Ancak her yaptığını eleştirir, “sen zaten” ile başlayan cümleleri sıkça kullanır, örneğin ‘sivilce surat’ gibi rahatsız olacakları lakaplar takarsanız bu doğal olarak öz güvenini olumsuz etkileyecektir. Kendi düşüncelerini savunmalarını teşvik ederken, hoşlanmadığınız davranışları açık açık söyleyebilirsiniz, ama bunu kırıcı şekilde değil yapıcı bir şekilde yapın. Kendi kendini takdir etmeyi öğretin.

Onu anladığınızı, ona güvendiğinizi gösterin

Siz ona güvenin ki o da kendine inansın, kendine güvensin. Başarılı olabileceği alanı bulmakta ona yardımcı olun. Gözlemleyin, teşvik edin, tercihine güvenip destekleyin. Spor, müzik dans, tiyatro, resim gibi alanlarda kendini gösterebilmek içinde biriken enerjinin boşalmasına yardımcı olacağı gibi farklı sosyal çevrelerde var olabilmesini kolaylaştıracaktır.

Destek olayım derken köstek olmayın

Biz küçükken, dil öğrenmeye başladığımızda anneler babalar bir turist görünce, “hadi hadi konuş” diye turistin önüne atıverirlerdi. İşte onu yapmayın. Çekingen ergenleri topluluk önünde olmaya zorlamak, dikkatleri onun üstüne çekmek ters tepebilir. Yeterince arkadaşı yok diye ona bir sosyal çevre oluşturmaya çalışmanız da doğru olmaz. Siz nasıl kendi arkadaşlarınızı kendiniz seçiyorsanız, çocuklarınıza da bu fırsatı sunmalısınız. Sırf okulda popüler diye, sırf pek aklı başında diye, sırf sizin çok iyi anlaştığınız arkadaşınızın çocuğu diye çocuğunuzu birileriyle arkadaşlığa zorlamamalısınız.

Duygularında yalnız olmadığını hissettirin

Bazen yaşadıklarımızı dünyada bir tek bizim yaşadığımızı düşünürüz. Bu bizi umutsuzluğa, çözümsüzlüğe iter. Halbuki aynı şeyleri hisseden, aynı yollardan geçmiş, aynı zorlukların üstesinden gelebilmiş insanların olduğunu bilmek bize güç verir. Bu ergenler için de böyledir.
Karşısındaki kişinin de benzer şeyler hissedebildiğini düşünmek, bu duyguların üstesinden birileriyle birlikte gelmek onu rahatlatacaktır.

Aslında ayakları yere sağlam basan, güçlü gençler için kısaca yapmamız gereken: kendini ifade ederken küçümsemeden dinlemek ve onu kendisi olabilmesi için koşulsuz desteklemek…

Kaynaklar
https://www.psychologytoday.com/blog/surviving-your-childs-adolescence/201306/adolescence-and-self-confidence
http://raisingchildren.net.au/articles/confidence_teenagers.html

Eğitim 4.0 Nedir?

626 417 Elgiz Henden

Son 30-40 yıldır dünya hızlı ve büyük bir değişim içinde. Her şey ve herkes, değişimin bu hızına ve yeniliklere uyum sağlamak zorunda. Bu hızlı değişim, yaşama ve topluma uyum sağlama sürecinde herkese, özellikle de biz eğitimcilere büyük bir sorumluluk yüklüyor. Sağlıktan eğitime, üretimden ekonomiye kadar yepyeni bir çağ içerisineyiz. Artık Endüstri 4.0’ın yani dördüncü endüstri devriminin konuşulduğu bugünlerde eğitimin bu değişime ayak uydurması ve hatta yön vermesi gerekiyor.  4. endüstri devrimi, sanayinin dijitalleşmesi, otomasyonunun sağlanması, yüksek teknolojiyle donatılması anlamına geliyor. Bu yeni dönemde büyük veri kullanımı önem kazanıyor, “Nesnelerin İnterneti” aracılığı ile tüm cihazlar birbirine bağlanabiliyor. Cep telefonunuz bir kredi kartına, bilekliğiniz kimliğe dönüşebiliyor, siz eve doğru yola çıktığınzda fırınınıza “yemeği pişir” emrini gönderebiliyorsunuz. Tabii tüm bunlar, siyasi ve ekonomik politikaların yanı sıra eğitim politikasının da değişmesini de gerektiriyor. Elbette bir öğrenci koçu olarak ben Endüstri 4.0 ve eğitim ilişkisinden bahsetmek istiyorum.

Z kuşağı diye adlandırdığımız teknoloji ile sıkı fıkı olan yeni nesil, okullarda artık tabletler üzerinden eğitim alıyor, online sınavlara giriyor, uygulamalar üzerinden öğreniyor, akıllı ve interaktif beyaz tahtalarda ders görüyorlar. Artık anaokulundan üniversiteye kadar Endüstri 4.0’ün eğitim üzerine etkilerine görüyoruz, yaşıyoruz. Evet akıllı cihazlar hatta makineler, yeni medya araçları günlük yaşamımızı etkilerken eğitimi ve gelecekte var olabilmek için edinmemiz gereken becerileri de şekillendiriyor. Yani Endüstri 4.0’ın ardından Eğitim 4.0’ın da ayak sesleri duyulurken, artık eğitimde oyunun kuralları değişmeli. Tabular yıkılmalı. Sistem belki de alt üst edilmeli.

Peki Eğitim 4.0 nedir?

Eğitim 4.0, Endüstri 4.0’ın ihtiyaçlarına cevap verecek yeni eğitim sistemine verilen isim aslında. Dijital teknolojiden yararlanan, kişiselleştirilmiş veri, açık kaynak içeriği kullanan küresel anlamda bağlantılı olan teknolojik dünyanın ihtiyaçlarına cevap veren nitelikte yepyeni bir sistem. Çocukluktan, okul dönemine, oradan iş hayatına sürekli öğrenmeyi sağlayan, toplumda güçlü bir rol edinip fark yaratmamıza yardımcı bir sistem.

Eğitim 4.0’ü özetleyen yukarıdaki görselde her şey açık aslında:

  • İstediğin yerde, istediğin zamanda
  • Kişiselleştirilmiş, bireyin özelliklerini ön plana alan
  • Esnek
  • Öğrenciler ve öğretmenleri değil, öğrenciler ve rehberleri (ya da bir anlamda öğrenci koçluğu)
  • Ne değil “neden”?
  • Teori değil “uygulama”
  • Modüler ve proje bazlı
  • Öğrenci sahipliği
  • Sınav değil “değerlendirme”

Endüstri 4.0 eğitimi nasıl değiştirecek?

Aslında okul sıralarından şirket yönetim masasına kadar birçok şey değişecek.

İstediğin zaman, istediğin yerde.

Evet şu an için hayal gibi gelse de öğrenciler farklı zamanlarda farklı yerlerde öğrenme fırsatına sahip olacaklar. Uzaktan eğitim araçları öğrencilerin kendi hızlarına göre öğrenmelerine imkan sağlayacak. Sınıfların altı üstüne gelecek. Korkmayın dağılma anlamında değil. Yakında “ters yüz edilmiş sınıf” tanımı hayatımızın bir parçası olabilir. Öğrenciler teoriyi sınıf dışı öğrenecekler ama uygulama kısmı yüz yüze sınıf içinde yapılacak. Buna harmanlanmış öğrenme ya da karma öğrenme de deniyor.

Kişiselleştirilmiş öğrenme

Öğrenciler kendi kapasiteleri doğrultusunda farklı çalışma araçları ile öğrenecekler. Yani artık her şey ortalama öğrenciye göre ayarlanmayacak. Ortalamanın üstündeki öğrencileri performanslarını ortaya koyabilmeleri için zorlarken, ortalamanın altındaki öğrenciler ortalama seviyeye gelene kadar öğrenmek için ihtiyaç duydukları süreye sahip olacaklar. Siz de hangi öğrencinizin hangi alanda eksiği ve desteğe ihtiyacı var daha iyi değerlendirebileceksiniz. Bunun öğrenciler üzerindeki olumlu etkileri tartışılmaz: kim gençlerin kendine daha çok güvenen, daha başarılı bireyler olmalarını istemez?

Seçim özgürlüğü

Mevcut sınıf düzeni ve öğrenme sistemi öğrencileri aynı araç içinde aynı noktaya ulaştırmaya çalışıyor. Oysa öğrenciler ihtiyaç duydukları öğrenme araçları, programları ve teknikleri ile kendi öğrenme süreçlerini değiştirebilecekler. Artık harmanlanmış öğrenme, ters yüz edilmiş sınıf eğitim terminolojisindeki değişimin birer sembolü.

Proje bazlı öğrenme

İş dünyası değişip, hayal bile edemeyeceğimiz yepyeni meslekler ortaya çıkarken, sabit ofislerin yerini evden çalışma, bordrolu çalışanların yerini serbest çalışanlar alırken proje temelli öğrenme de önem kazanıyor. Yani öğrenme sürecinde bilgi yerine kullanılabilir beceriler öne çıkıyor. İş hayatında kullanacağı organizasyon becerisi, takım çalışması, zaman yönetimi gibi beceriler öğrencilere daha okul sıralarındayken kazandırılıyor.

Saha Tecrübesi

Yeni sürece öğrenciye kazandırılan becerilerin hayata geçirilmesi, ete kemiğe büründürülmesi de önemli. Bu yüzden bu becerileri kullanabileceği, pekiştirebileceği ortamlar yaratılıyor, staj, simülasyon, mentörlük programı gibi imkanlar sunuluyor.

Veri yorumlama

Matematiği kuvvetli öğrencilerin dahi olarak nitelendirildiği günler geride kaldı, çünkü her türlü işlem bilgisayar vasıtasıyla kolaylıkla yapılabiliyor. Büyük veri’nin hayatımızın merkezine oturduğu günümüzde, önemli olan bu büyük verinin nasıl kullanılabileceğini yorumlayabilen insanlar. Öğrenebilen yapay zeka teknolojisiyle bunu da bilgisayar yoluyla yapmak bir yere kadar mümkün ama yine de eldeki veri yığınından bir çıkarım yapabilmek insani bir mantık gerektiriyor.

Sınavlara, testlere son

Belki de sınavların öğrencilerin belli bir bilgiyi öğrenip öğrenmediklerini anlamak için gerekli olduğunu düşünüyorsunuz. Ama araştırmalar, çoğu öğrencinin sınav öncesi bilgileri ezberlediğini ve sınavdan hemen sonra çoğunu unuttuğunu gösteriyor. Okulda sınıfın en çalışkanı olup, kariyerinde aynı başarıyı gösteremeyen tanıdıklarınız olmuştur. Çünkü gerçek hayat ne bildiğinizle değil, bu bilgiyi nasıl kullandığınızla ilgileniyor. Bu yüzden de Eğitim 4.0 öğrencilerin sahada, projelerde gösterdikleri performans ile değerlendirilmeleri gerektiğini savunuyor.

Öğrenci sahipliği

Öğrenciler artık kendi ders programları oluşturmada daha etkin rol oynayacaklar. Çağdaş, güncel ve faydalı bir müfredat oluşturmak profesyonelelrin yanı sıra öğrencilerin de katılımı ile mümkün olur. Öğrencilerin müfredat hakkındaki görüşlerinin dikkate alınması daha kapsayıcı bir eğitim programının vazgeçilmezlerinden biri aslında.

Rehber öğretmen olmak daha da önem kazanacak.

Bundan 20 yıl sonra öğrenme süreçlerinde öğrenciler öyle bir bağımsız noktaya gelecekler ki artık öğretmenlik değil koçluk becerilerinizi öne çıkarmanız gerekecek. Yani birçok bilgiye ulaşabilecekleri eğitim yolculuğunda öğrencileriniz için daha önemli bir görev üstlenmeniz gerekiyor.

Evet, eğitimin geleceği uzaktan kumandalı ve kişiye özel olacak gibi. Akademik başarı içinse eğitimde değişim kaçınılmaz. Bir bilgiye, bir beceriye sizin ya da öğrencinizin neden ihtiyacınız olduğu anlamakla bu değişimi başlatabilirsiniz. Her bir öğrencinin kendi tercihleri, ilgi alanları, öğrenme hızları, öğrenme yöntemleri var. Bunları anlamalı ve öğrencilerinizi ona göre değerlendirmelisiniz. Artık birlikte ve birbirinden öğrenme eğitime yön verecek. Öğrenci öğrenciden öğrenirken siz öğretmen olarak buna aracı olacaksınız. Bütün bu başdöndürücü gelişmeler İrlandalı Şair William Butler Yeats’in şu sözlerini akla getiriyor: “ Eğitim kovayı doldurmak değil, ateşi tutuşturmaktır.” Eğitim 4.0’ın gençlerimizin içindeki kıvılcımları ateşleyebilmesi dileğiyle…

Ergenle Sohbetin Püf Noktaları

626 417 Elgiz Henden

Bir ergenle sohbet başlatmak ve sürdürmek öyle zannettiğiniz kadar kolay  olmayabilir.

Birçok ergen anne-babasının sorusuna ya sinirlenerek, ya tersleyerek ya da göz devirerek karşılık veriyor. Çünkü bazen onu yargılayacağınız endişesini taşıyor, bazen ona ders vereceğinizi sanıyor, bazen de sizin fikirlerinizin artık demode kaldığını düşünüyorlar. Ama tatlı tatlı sohbet etmek de mümkün.

Tatlı bir sohbetin birinci şartı, konuştuğunuzdan çok dinlemektir! Eğer fikirlerinin dikkate alınmadığını düşünürse kendisini kapatıverir. Bunun dışında ders verir gibi üstten konuşmamanız da çok önemli. Sonuçta kim nasihatlerle dolu bir konuşmanın dinleyen tarafı olmak ister ki? Oyun gibi yapılan, ufuk açan, birbirinizin dünyalarını açtığınız bir sohbet hem aranızdaki bağı kuvvetlendirecek hem de hayatınızı renklendirecektir.

Tüm ailenin bir arada olacağı akşam yemeği “sohbet” için uygun bir zaman dilimi olabilir. Bir taraftan karnınız doyarken, bir taraftan da keyifli bir sohbetle ruhunuzu doyurabilirsiniz. Koçluk yaptığım ailelerden biri, sohbet başlıklarını 2-3 aile bir araya geldiklerinde oynadıkları keyifli bir oyuna da dönüştürmüş. Aynı soruları önce anne-babalar çocuğu adına cevap veriyor, sonra bu cevaplar aynı sorulara çocukların verdiği cevaplarla karşılaştırılıyor. Sonra da tam tersi yapılıyor. Epey komik sahneler yaşamışlar tabii. Hatta çocukların anne-babalarını daha iyi tanıdığı fark etmişler!

Grup olarak yapabileceğiniz bu gibi oyun ve eğlencenin bir arda olduğu sohbetlerin yanında özellikle birebir sohbetler de ergenler için oldukça önemli. Herkesin yanında konuşamayacağı ama size sormak istediği şeyler olabilir. Bunun için de özellikle  ergenler ile zamanı geçirmek yerine ona zaman ayırmanız gerekiyor. Buradaki kastım, birlikte herhangi bir şey yapmak değil; ergen çocuğunuza ayırdığınız zamanda gerçekten onun istediği bir şeyi yapmak, onun istediği bir konuda paylaşımlar yapmak.

“Çocuğumla ne konuşabilirim” diyorsanız, aşağıda farklı başlıklarda, bol bol sohbet konusu bulabilirsiniz. Bu  sohbetlerde kendi deneyimlerinizi anlatmayı  unutmayın. Çocuklar anne babalarını  hep  güçlü görür, hiç onlara ihtiyacınız olduğunu  düşünmez. Oysa sizin de onlara ihtiyacınız var, sizin de onların görüşlerini duymaya, parlak zihinlerinden yararlanmaya ihtiyacınız var. Bunu çocuklarınıza anlatmaktan, hissettirmekten çekinmeyin. Bugüne kadar hiç böyle sohbet etmediyseniz çocuklarınızla özellikle başlangıçta konunun yapay olmamasına özen gösterin. Zira  gençler hemen anlar ve size kapıları  kapatabilirler. Samimiyet her zaman işe yarar…

Sizin aile yapınıza ve çocuğunuzla ilişki dinamiklerinize göre istediğiniz başlıktan, istediğiniz konudan başlayabilirsiniz.

Çocuğunuzu ne kadar tanıyorsunuz?

  • En çok sevdiğin özelliklerin neler?
  • Eğer gizli bir gücün olsaydı, bunun ne olmasını isterdin? Neden?
  • Bir zaman makinan olsaydı, hangi zamana gitmek isterdin?
  • En sevdiğin şarkı hangisi? Neden?
  • En sevdiğin film hangisi? Neden?
  • Sence insanlar neden dövme yaptırıyor ya da piercing takıyor? Sen düşünür müydün? Nasıl?
  • Dünyada nereleri görmek isterdin? Neden?
  • Tarihten birisiyle sohbet etme şansın olsaydı kimi seçerdin? Onunla neler konuşurdun?
  • Kendinle ilgili en gurur duyduğun şey ne?
  • Sence “harika bir gün” nasıl olmalı?
  • Eğer görünmez olsaydın, ne yapardın?
  • En çok korktuğun şey ne? Neden?
  • Hangi özelliğinin daha iyi olmasını isterdin? Neden?
  • Yapmaktan keyif aldığın, yapınca rahatladığın şey ne?
  • Bu sene bir hedefin ya da yapmak istediğin şeyler var mı?
  • Fiziksel olarak kendini beğeniyor musun? Kime benzemek isterdin?
  • Karşı cinste hangi özellikleri arıyorsun?

Çocuğunuzla ilişkiniz nasıl?

  • Bizimle ilgili en gurur duyduğun şey ne?
  • Bizimle ilişkinde en sevdiğin şey ne?
  • Bize her şeyi söyleyebileceğini düşünüyor musun? Bazen yalan söyleyebileceğin durumlar var mı?
  • Bizim neyi daha farklı yapmamızı isterdin?
  • Hiç seni utandırdık mı?
  • Herhangi bir şeyi nasıl kutlamamızı isterdiniz?
  • Size öğrettiğimiz en önemli şey sence ne?
  • Bizi 3 kelimede tanımlar mısın?
  • Bir günlüğüne yerleri değiştirsek ne yapardın, neleri değiştirirdin?

Aile yapınız hakkında ne düşünüyor?

  • Arkadaşlarının ailesiyle bizim ailemizin farkı ne?
  • Bize ne kadar katı olduğumuzla ilgili, 10 en katı olacak şekilde 1’den 10’a kadar puan verir misin?
  • Sana göre biz sana ve kardeşine adil mi davranıyoruz?
  • Sence “mutlu aile” ne demek? Bizim ailemiz mutlu mu?
  • Ailemizle ilgili en çok sevdiğin şey ne?
  • Ailenin her ferdinin tek tek en sevdiğin 2 güzel özelliğini sayar mısın?
  • Boşanma konusunda ne düşünüyorsun?

Çocuğunuz bazı değer yargılarını, duygularını ve karakterini anlamak

  • Bugün hiç birisine yardım ettin mi? Yardım edince ne hissediyorsun?
  • Yalan söylemek her zaman yanlış mı? Ne zaman yalan söylenebilir?
  • Bir yakının hasta olsaydı, senin de ilaç alacak paran olmasaydı. İlaç çalar mıydın?
  • Bütün büyüklere saygı duymak gerekir mi?
  • Sence dünyadaki en büyük problem ne?
  • Para ne kadar önemli?
  • Üzgün olduğunda ya da kötü hissettiğinde bunu çevrendekilerle rahatça paylaşabiliyor musun?
  • Öğretmenin, arkadaşların ya da biz sana kızdığımızda nasıl hissediyorsun?
  • Kızgın ya da üzgün olduğunda kendini nasıl sakinleştirip, iyi hissettiriyorsun?
  • Sana sarılmamızdan, öpmemizden hoşlanıyor musun? Arkadaşlarının yanında sarılsak bundan utanır mısın?
  • Senin ruh halini, duygularını anlıyor muyuz?
  • Bizle hangi konulard konuşmakta zorlanıyorsun ya da çekiniyorsun?
  • Birisine, bir hayvana ya da çocuğa kötülük yapıldığını görsen, sesini çıkartıp onu korumaya çalışır mısın? Yoksa hiç karışmaz mısın?
  • Hiç birisiyle alay ettin mi? Birisi seninle alay etti mi?

Okul hayatı ve okula bakışı

  • En sevdiğin ders/öğretmen hangisi?
  • Akıllı olmak ve zeki olmak arasında far var mı? Sence sen hangisisin?
  • Okulla ilgili en sevdiğin şey ve en sevmediğin şey ne?
  • Bir arkadaşının kopya çekeceğini ve onun yüzünden sizin ortalamanızın düşeceğini bilsen ne yapardın?
  • Sence eğitim sistemi nasıl olmalı?
  • Evde eğitim konusunda ne düşünüyorsun?
  • Okulda neyi değiştirirdin?

Kaynak:

http://www.ahaparenting.com/parenting-tools/communication/family-discussions

Gençlerin En Kritik Kararı: Meslek Seçimi

626 417 Elgiz Henden

Çocuklarımızın hayatından memnun olmasını, keyif almasını istiyorsanız onu sevdiği mesleği seçmesi konusunda destekleyin. Çocuğunuzun kendini tanımasına rehberlik edin. “Ben olamadım, o olsun” yaklaşımından kaçının. Unutmayın; ilgi ve yetenekler, eğitimle birleştirildiğinde doğru bir meslek seçimi yapılabilir.

Bir eğitim koçu olarak, belki de en önemli görevlerimden birisi, gençlere meslek seçimi konusunda rehberlik etmek. Çünkü meslek seçimi insanın geleceğini şekillendirecek hayati kararlardan biri ve maalesef çevremde yanlış meslek seçtiği için mutsuz olan, yeteneklerini kullanamayan, içindeki cevheri ortaya çıkaramayan birçok insan görüyorum. Hobilerin önemi ile ilgili yazdığım yazıda becerilerini ve ilgi alanlarını işe dönüştürebilenlerin ne kadar mutlu olduğunu, bunun başarıyı da getirdiğini belirtmiştim.
Meslek para kazanma ve ekonomik ihtiyaçları karşılama aracı olduğu kadar, kişilerin bir şeyler üretme, bir şeyler ortaya koyma aracıdır. Bunu yaparken de yetenek ve becerilerini kullanır. Bu sebeple kendini en iyi şekilde ifade edebileceği, potansiyelini ortaya koyabileceği bir seçim yapması, işini keyifle yapmasına ve ortaya iyi bir iş çıkarmasına sebep olacaktır.
Eğitimle ilgili dünyadaki gelişmeler ve yapılan araştırmalar artık beceri ya da yeteneklerin akademik bilgiden daha öne çıktığını gösteriyor. Şu Becerilere Sahip Gençlerin Sırtı Yere Gelmez başlıklı yazımda American Management Association’ın 2010 yılında yaptığı “Kilit Beceriler Araştırması”na(1) göre  hayatta başarılı olabilmek için öne çıkan becerilerin sorgulayan düşünce yapısı, etkin iletişim, takım çalışmasında uyum ve yaratıcılık olduğunu belirtmiştim. Günümüz gençleri okulda ya da aile yaşantısında bunları öğreniyorlar mı? Benim de severek takip ettiğim, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı yapmış, birçok eğitim kurumunun kuruluşunda görev almış ve dünya okul sistemleri konusunda da uzman olan Prof Dr. Ziya Selçuk, Türkiye’de günümüz müfredatında “gençlerin hayat değil, sınava hazırlandığını” söylüyor. Bu aslında çok üzücü. Çünkü iş hayatında müdürler “Çıkarın kağıtları yazılı yapacağım” demiyor. Elbette bilgi de önemli, ama verilen işi eksiksiz ve zamanında yapma, tüm açılardan değerlendirip en uygun senaryoya göre karar alma, riskleri ön görme, çalışma arkadaşlarıyla yapıcı ilişkiler kurma, gerekirse takım çalışması ya da bir ekibe liderlik yapabilme gibi beceriler daha da önemli. Yani gençlerin görüntüyü değil, altyapıyı doldurması gerekli; diplomaya değil kazanımlarına bakması gerekli, daima ve daima hedef heybeyi doldurmak olmalı. Ziya Hoca eskiden karnelerde “talim” ve “terbiye” notlarının ayrı olduğundan da bahseder, şimdi ise karnelerde sadece ders notları var ve bu notlar bilgiyi kullanma şeklinizi değil bilip bilmediğinizi puanlayan bir sistem. Yani öğretim var ama eğitim konusu biraz bulanık! Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu (2) IEA’nın, dört yıllık aralıklarla düzenlediği, 4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen bilimleri alanlarında kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirilmesine yönelik bir tarama araştırması olan TIMSS’in 2015 raporunda, Türkiye tüm alanlarda puanını arttırsa da dünya ortalamasının altında.  Örneğin, TEOG’da yüzlerce birinci çıkarırken, uluslararası bir sınavda 8. sınıflarda matematikte dünyada 24. sıradayız, fende 21. sırada.  Bu da maalesef bilgi öğretilse de bunun beceriye dönüşmediği, öğrencilerimizin bu bilgiyi kullanmada sorun yaşadıklarını gösteriyor.
Ama iyi haber, ülkemizde de bazı okullar konunun önemini kavrayıp yetenek haritalarını çıkarmaya, yetenek geliştirme programları koymaya başladılar. Kurumsal şirketler de çalışanlarının mevcut yeteneklerini geliştirmek için yetenek geliştirme programları koyuyorlar.
Ancak, meslek seçiminde, gencin kişisel özellikleriyle ve becerileriyle uyumu kadar, o mesleğin geleceğini de düşünmek gerekli. Halbuki bizler onları bugünün verilerine ve kendi deneyimlerimize göre yönlendiriyoruz. “Her tarihsel olayı kendi zamanına ve koşullarına göre değerlendirmeli” denir, bu gelecek için de geçerli. Bizim çocukluğumuzdan beri bile ne kadar çok meslek şekil değiştirdi. Örneğin fotoğrafçılık, bizim çocukluğumuzdaki fotoğrafçılık mı?. Oxford üniversitesinin 702 meslek için yaptığı araştırmaya göre 20 yıl içinde bugün var olan mesleklerin %47’si ya şekil değiştirecek ya da yok olacak. (3) Dijitalleşmenin de etkisiyle her şey gibi meslekler de kabuk değiştiriyor ve bugünkü bilgimizle belki de çocuğumuzu gelecekte var olmayacak bir meslek için hazırlıyor olabiliriz.

Örneğin trend belirleme konusunda faaliyet gösteren şirketlerin gelecekte var olacağını öngördükleri birkaç meslek şöyle:
Dijital ölüm yöneticiliği: Ölen kişilerin sosyal medya hesaplarını yöneten, kişinin ölümden sonra da hatırlanmasına olanak veren meslek.
Dijital detoks uzmanı: Kişilerin dijital bağımlılıklarından kurtulmasında destek veren meslek
Şehir çiftçileri: Balkonlarda yetişen sebze, meyve konusunda danışmanlık veren kişiler
Etik teknoloji avukatları: Teknolojinin doğru şekilde kullanıldığını denetleyen meslek, kulağa hayal gibi geliyor, değil mi? Ama bütün yenilikler önce birer hayal değil miydi?

Bunlar da hali hazırdaki mesleklerden:
Medikal endeksleyici: Kişilerin hastalık geçmişlerini dosyalayan, bunlardan analizler yapıp olası hastalıklara önlem alan meslek.
Freelance BioHackerlık: Biyolojik bir oluşumun kapasitesini artırmak, bir problemini gidermek ya da performansını artırmak amacıyla, moleküler biyoloji ile genetik mühendisliği disiplinlerini bir arada kullanarak o oluşuma müdahale eden meslek.
Aslında söylemeye çalıştığım, yeni çağın ihtiyaçlarına göre yepyeni, hiç tahmin edemeyeceğimiz meslekler çıkıyor. Bu sebeple en doğrusu belli bir mesleğe yönlendirmeden, gencin öne çıkan becerilerini tespit edip bu özellikleri beslemek ve geliştirmek. Nasılsa bu becerilere uygun mesleği bulacaktır. Meslek seçiminde aileye düşen görevlerden bahsetmiştim. Ancak ailenin yeterli olmadığı durumlarda öğrencilerin yetenek haritalarını çıkarma konusunda profesyonel destek alabilirsiniz. Gençlere  meslek seçimi konusunda rehberlik ederken, ailelerle iş birliği içinde, öncelikle öğrencilerin beceri, ilgi ve yönelimlerini tespit ederek kendilerini tanımalarına, aile kariyer yapılarını  fark  etmelerine, yaratmak yada yaşamak  istedikleri dünyayı  tanımlamalarına  eşlik ediyorum. Sonra da bu alanlar doğrultusunda destekleyici eğitimler almaya teşvik ediyorum. Çünkü bir konuda ne kadar donanımlı olurlarsa, o kadar iyi şeyler ortaya koyabilirler. Bir şeyi iyi yapmak da hem mutluluğu hem başarıyı getirir.
Amaç diploma almak  değil beceri kazanmak  ve tabi ki bu becerileri etkin bir şekil de kullanmak

Referanslar:

http://www.p21.org/storage/documents/Critical%20Skills%20Survey%20Executive%20Summary.pdf
http://timss.meb.gov.tr/wp-content/uploads/TIMSS_2015_Ulusal_Rapor.pdf
https://www.oxfordmartin.ox.ac.uk/downloads/academic/The_Future_of_Employment.pdf

Kaynaklar:

http://www.newgenerationjobs.com/
https://www.fastcompany.com/3015652/8-new-jobs-people-will-have-in-2025

Öğrenci Koçluğu Nedir?

626 417 Elgiz Henden

Öğrenci Koçluğu 13-24 yaş arasındaki gençler için gerçekleştirmek istedikleri hedeflerine odaklanan ve bu odaklanma sürecinde elde ettikleri sıra dışı farkındalıkları hayata geçirdikleri interaktif bir süreçtir. Başka bir ifadeyle öğrenci koçluğunda gençler yapmak istediklerini yaparlar ve bu yaptıkları onları adım adım hedeflerine götürür. Kararlar alırlar ve kendi geleceklerinin yaratmak için eyleme geçerler, kendi hayatları hakkında sorumluluklar alırlar ve bu sorumluluğu almaya bizzat kendileri gönüllü olur. Hiç kimsenin herhangi bir zorlaması olmadan kendi istekleri ile tüm bunları yaparlar.

Öğrenci koçluğunda ilk ihtiyacı gençler , öğrenciler hissetse de bu destek ihtiyacını söylemek her zaman kolay olmuyor. Gerçekte onların hayatlarını kolaylaştırıcı bir süreç olan koçluğun ne olduğunu tam olarak anladıklarında bu destek ihtiyaçlarını daha fazla dile getirebiliyorlar. Bize düşen gençlere öğrencilere koçluğun tam olarak ne olduğunu ne fayda sağlayacağını bu süreçteki sorumluluklarını net biçimde anlatmaktır. Bu tanımı, açıklamayı yaparken gençlerin dilini kullanmak son derece önemlidir. Kendileri için en iyi olanı aramak, denemek ve bulmak için çalışan gençlerin önü açılmalı ve özellikle ergenlik döneminde kendi kararlarını verebilmeleri için cesaretlendirilmeli ve yapmak istedikleri için güçlendirilmelidir.

İşte öğrenci koçluğu tam da bunu yapar.

Gençlere hedeflerini gerçekleştirmek için;

Yapı
Strateji
Destek
sunar.

Bunu yaparken öğrenci koçları olarak iki şeye çok değer veririz gençleri güçlendirmek ve cesaretlendirmek.

Kaynak: http://www.izkocluk.com/ogrenci-koclugu-nedir/

Web sitemiz, özellikle 3. taraf hizmetlerinden gelen çerezleri kullanmaktadır.
Detaylar